10 Mayıs 2014 Cumartesi

Üst Paleolitik Kadın Formları: Yeni Yorumlar, Olasılıklar

Okan Sezer

Kıta Avrupası’nın Üst Paleolitik dönem sembolik dünyasında ikincil av hayvalarından sonra gelen en önemli obje kadın. Fildişi/mamut dişi gibi materyallerden yapılma ender bulunan oymalar olduğu kadar taş ve kilden yapılma taşınabilir örnekleri de sıklıkla bulunmuş-bulunuyor. Taşınabilir üç boyutlu formların dışında bir de, mağara ve kaya altı sığınağı tipi mekan içlerine çizilmiş-kazınmış iki boyutlu görseller de mevcut. Bunların birçoğu belli bir kompozisyon oluşturur vaziyette hem de. Şimdiye değin birçok kez yorumlandılar, olası senaryolara pay edildiler. Asia Minor’da daha sonra Kyble’ye evrildiği düşünülen ve kadınlığı-doğurganlığı yanisi basit bir üretim ekonomisine vurduğumuzda bereketi simgelediği düşünülen venüsler gibi bu formların da aynı amaç ile yapıldığı, içinin bu anlamlarla doldurulduğu söylendi sıkça. Bir başka yorumda, birebir dönem ihtiyaçlarına uygun ideal kadın formlarının, her figürinde beliren ve o figüre özgü kişisel özelliklerle sağlandığı, adeta bir portre çalışması yapıldığı söylendi. Oysa şimdilerde kadınlık ve doğurganlığın bu ikonografide (mid-upper paleolithic era) ana tema olmadığı düşünülüyor (1). Farklı ve yoğun olacak şekilde, formlardaki bireyselliğin toplumsal düşünceyi ilettiği iddia ediliyor ama nüans farklarıyla birlikte.

Geçtiğimiz ay, 21 ile 23 şubat tarihlerinde European Paleolithic Conference toplandı The British Museum’da. Konuşulan-tartışılan konulardan biri de kadın formları üstüne iddia olunan yeni görüşlerdi. Monperos Archaeological Research Center and Museum for Human Behavioural Evolution üyesi Sabine Gaudzinski-Windheuser ve çalışma arkadaşı Olaf Jöris, esasta kadınlık-doğurganlık misyonlu, üst yapıda buna tekabül eden bir motivasyonla değil de daha çok iletişim amaçlı toplumsal kimlik için kadın formlarının oluşturulduğu, daha doğrusu Late Magdalenian’da tamamlanan standartlaşmaya doğru ilerleyip bu amaca büründüklerini iddia ettiler. Konferans sırasında itirazlar olduğu kadar -hatta daha fazla olacak şekilde- kabul edişler, onaylayan tepkiler de geldi meslektaşları tarafından.

Formlar:

Kadın formları zaman içinde çokca değişiklik geçiriyor. Ünlü Willendorf Venüsü ile isimlendirilen stil, bireysel özelliklerin her figürinde değişik tonlara büründüğü, yapımı için uzun zaman harcandığı ve büyük dikkat istendiği açık formlarla biliniyor. Abartılı bireyselliğin dağılım alanında  ortak bağlamlara-anlamlara kapı kapattığı düşünülse de, aynı şekilde abartılı natural duruş, geniş kalçalar, büyük göğüsler, genital bölgeye yapılan vurgu, bir çeşit statünün göstergesi olan (Olasılık) özenle hazırlanmış saçların ve kemer, takı gibi objelerin figürün üstünde belirtilmesi vb bu formlardaki ortak özellikler. Kimilerince doğurganlık üzerinden dinsel üstyapının önemli unsuru olduğu iddia olunan formlar, Çek Cumhuriyeti’ndeki Dolní Věstonice yerleşmesi hariç olacak şekilde, gömülerle doğrudan bir ilişki taşımıyor.

Bin 968'de Gönnersdorf'daki kazılardan elde edilme formlar, kemik, boynuz ve mamut dişinden yapılma formlardan 13 numaralı olanı tamamlanmamış

Adı geçen yerleşmede, kadın bireye ait olduğu öğrenilen gömüden çok da uzak olmayacak şekilde, suratı deforme edilmiş olarak betimlenen figürin başı bulunmuştur (1). Middle Magdalenian’dan başlayacak şekilde de, bilhassa Merkez ve Doğu Avrupa’daki yerleşimlerde, günlük aktivitelerin yapıldığı domestik alanlarda bulunuyorlar. Formlar ise bu tarihte (15 ila 13 bin yıl önce) her figürine farklı şekillerle işlenmiş abartılı bireysel özellikler bir kenara bırakılarak, farklı birçok coğrafyada ortak bağlamları-anlamları yakalayacak şekilde standartlaşıyor. İlk önce Almanya’nın arkeolojik Gönnersdorf yerleşiminden öğrenilip bu isimle anılan tip, şematize edilmiş formlarla karakterize oluyor. Buna göre, abartılı doğallık kaldırılıyor şematize edilmiş vücut baskın oluyor. Formlarda Willendorf Stili’nde bulunan birincil cinsiyet unsur-organlar, yanisi genital bölge kaybediliyor, bunun yerine ikincil cinsiyet unsur-organlar, kadınlara özgü göğüs ve kalçalar kullanılıyor. Ama bunlar da önceki stilde olduğu üzre vurgulanmak için aşırı şişirilmemiş. Her ne kadar genital bölgenin üzerine toprak atılsa da fallus ve vulvar oymacılığına-çizimlerine ayrı bir şekilde-yerde devam ediliyor.

Willendorf-stil: naturalistik, Gönnersdorf-tip: şematik; Willendorf-stil:detaylandırılmış, Gönnersdorf-tip: şematize edilmiş; Willendorf-stil: bireysel, Gönnersdorf-tip: standart; Willendorf-stil: zaman tüketen yavaş üretim, Gönnersdorf-tip: hızlı seri üretim

(Üst Paleolitik mağara sanatındaki bu çalışmalar-betimlemeler daha eskilere tarihleniyor aslında.  Aurignacien’e  tarihlenen Fransa’daki Abri Castanet mağarasında, mağara duvarlarından kopma kaya bloklarının üstünde bulunan çizim 2005-2010 kazı sezonlarında tekrar yorumlanıyor ve bu çizimin bir çeşit vulvar olduğu iddia olunuyor ekibin çoğunluğunca. Araştırma ekibinin bir diğer üyesi Amy Clark ise bu çizimi vulvardan çok kiraza benzetiyor-sözlü/yazılı görüşme) Detay ne kadar düşürülüp kişisel özellikler kısılıyor ve şematize bir hâl alıyorsa, formun içine gömülen bağlam-anlam da o derece derinlere gizleniyor, kapalı bir hâl alıyor Gönnersdorf Tipi formlarda. Ama ayrı ayrı coğrafyalarda benzer anlamlara gelebilecek, bu tipte ortak mesajlar verebilecek standartlaşmayı yakalaması, işbu formların ortak-toplumsal özelliğini kesinleştiriyor. Sabine Gaudzinski-Windheuser ve Olaf Jöris tam da burada devreye giriyor.

Toplumsal Kimlik-İletişim Sistemi:

Formların şematize hale bürünmesi ve standartlaşması Late Magdalenian’da tamamlanıyor. Bu zaman dilimi Avrupa kıtasında iklimsel etkenlerin tetiklediği büyük çevresel değişikliklerin bir öncesine (Bu değişimden bir önceki istasyona) tekabül ediyor. Isının artması, buzulların erimeye başlaması vb, bitki ve hayvan dağılımını etkiliyor. Daralan kaynaklar da, etrafı kendisini tecrit eden dev alanlarla çevrili küçük-ekonomik nişleri oluşturuyordu. Bu ufalma farklı üst paleolitik toplulukları arasında belli bir rekabet ve yine toplulukların farklı farklı diğer topluluklarla ilişkilerinde menfaatlerine uygun düşecek şekillerle müttefiklik ve düşmanca ilişkiler yaratmış olabilir. Tüm bu ilişkiler de -gerçekleşmiş olduğunu farz edersek- Avrupa’ya yayılmış ekonomik nişlerin ve etraflarına konumlanmış farklı toplulukların, uydu istasyonların (Bunları uzak karakol olarak kabul edelim) ve kurulu sistemin diğer öğeleri arasında uzun mesafeli iletişimi zorunlu  kılmış olmalı.

Sabine Gaudzinski-Windheuser ve Olaf Jöris kadın formlarının bu tipte bir iletişimde, tek tek bireylerin toplumsal kimliklerini belli etmede kullandıklarını düşünüyor. X yabani havuç kökünün eskiye oranla daha az ve belirli yerlerde yetişmesi (Ki bu havuç kökünün, bizim şimdi kuracağımız hayali diş hastalığının tedavisinde kullanılan en önemli ilaç olduğunu varsayalım lütfen) bazı klanların bunlardan faydalanamayacağı anlamına geliyordu. Yalnızca ”ohlaklö” (Ren Nehri’ne dönem içinde verildiği farz edilen hayali isim olsun bu da) ötesinden gelen dost topluluk buna sahip olabilirdi mesela. Dost topluluk üyesi toplayıcı bu bağışlayışı tavrı, ihsan edilen bu ayrıcalığı da çantasında taşıdığı kimlik ile elde ediyordu. Benim yaptığım kurmaca şöyle dursun onlar; uzun mesafeli iletişim sisteminde kullanılan toplumsal kimlik olarak kurguluyor (mid-upper paleolithic) tüm bu kadın formlarını. Yeni bir yorum ve olasılık olarak hatrı sayılır bir yere kaldırmak durumunda kalıyoruz biz de.

1. Gaudzinski-Windheuser, S., Jöris, O., 2012: Centextualising the Female Image – Symbols for Common Ideas and Communal Identity in Upper Palaeolithic Societies: F. Wenban-Smith / F. Coward / R. Hosfield / M. Pope (Eds.), Settlement, Society, and Cognition in Human Evolution. Matt Pope. Cambridge University Press.

*Bu yazı 17 Mart 2013 tarihinde Arkeoloji Gazetesi adlı blogta yayınlandı. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder