Okan Sezer
Kıta Avrupası’nın Üst Paleolitik dönem sembolik dünyasında ikincil av hayvalarından sonra gelen en önemli obje kadın. Fildişi/mamut dişi gibi materyallerden yapılma ender bulunan oymalar olduğu kadar taş ve kilden yapılma taşınabilir örnekleri de sıklıkla bulunmuş-bulunuyor. Taşınabilir üç boyutlu formların dışında bir de, mağara ve kaya altı sığınağı tipi mekan içlerine çizilmiş-kazınmış iki boyutlu görseller de mevcut. Bunların birçoğu belli bir kompozisyon oluşturur vaziyette hem de. Şimdiye değin birçok kez yorumlandılar, olası senaryolara pay edildiler. Asia Minor’da daha sonra Kyble’ye evrildiği düşünülen ve kadınlığı-doğurganlığı yanisi basit bir üretim ekonomisine vurduğumuzda bereketi simgelediği düşünülen venüsler gibi bu formların da aynı amaç ile yapıldığı, içinin bu anlamlarla doldurulduğu söylendi sıkça. Bir başka yorumda, birebir dönem ihtiyaçlarına uygun ideal kadın formlarının, her figürinde beliren ve o figüre özgü kişisel özelliklerle sağlandığı, adeta bir portre çalışması yapıldığı söylendi. Oysa şimdilerde kadınlık ve doğurganlığın bu ikonografide (mid-upper paleolithic era) ana tema olmadığı düşünülüyor (1). Farklı ve yoğun olacak şekilde, formlardaki bireyselliğin toplumsal düşünceyi ilettiği iddia ediliyor ama nüans farklarıyla birlikte.
Kıta Avrupası’nın Üst Paleolitik dönem sembolik dünyasında ikincil av hayvalarından sonra gelen en önemli obje kadın. Fildişi/mamut dişi gibi materyallerden yapılma ender bulunan oymalar olduğu kadar taş ve kilden yapılma taşınabilir örnekleri de sıklıkla bulunmuş-bulunuyor. Taşınabilir üç boyutlu formların dışında bir de, mağara ve kaya altı sığınağı tipi mekan içlerine çizilmiş-kazınmış iki boyutlu görseller de mevcut. Bunların birçoğu belli bir kompozisyon oluşturur vaziyette hem de. Şimdiye değin birçok kez yorumlandılar, olası senaryolara pay edildiler. Asia Minor’da daha sonra Kyble’ye evrildiği düşünülen ve kadınlığı-doğurganlığı yanisi basit bir üretim ekonomisine vurduğumuzda bereketi simgelediği düşünülen venüsler gibi bu formların da aynı amaç ile yapıldığı, içinin bu anlamlarla doldurulduğu söylendi sıkça. Bir başka yorumda, birebir dönem ihtiyaçlarına uygun ideal kadın formlarının, her figürinde beliren ve o figüre özgü kişisel özelliklerle sağlandığı, adeta bir portre çalışması yapıldığı söylendi. Oysa şimdilerde kadınlık ve doğurganlığın bu ikonografide (mid-upper paleolithic era) ana tema olmadığı düşünülüyor (1). Farklı ve yoğun olacak şekilde, formlardaki bireyselliğin toplumsal düşünceyi ilettiği iddia ediliyor ama nüans farklarıyla birlikte.
Geçtiğimiz ay, 21 ile 23 şubat tarihlerinde European Paleolithic
Conference toplandı The British Museum’da. Konuşulan-tartışılan
konulardan biri de kadın formları üstüne iddia olunan yeni
görüşlerdi. Monperos Archaeological Research Center and Museum for Human
Behavioural Evolution üyesi Sabine Gaudzinski-Windheuser ve çalışma
arkadaşı Olaf Jöris, esasta kadınlık-doğurganlık misyonlu, üst yapıda
buna tekabül eden bir motivasyonla değil de daha çok iletişim amaçlı
toplumsal kimlik için kadın formlarının oluşturulduğu, daha doğrusu Late
Magdalenian’da tamamlanan standartlaşmaya doğru ilerleyip bu amaca
büründüklerini iddia ettiler. Konferans sırasında itirazlar olduğu kadar
-hatta daha fazla olacak şekilde- kabul edişler, onaylayan tepkiler de
geldi meslektaşları tarafından.
Formlar:
Kadın formları zaman içinde çokca
değişiklik geçiriyor. Ünlü Willendorf Venüsü ile isimlendirilen stil,
bireysel özelliklerin her figürinde değişik tonlara büründüğü, yapımı
için uzun zaman harcandığı ve büyük dikkat istendiği açık formlarla
biliniyor. Abartılı bireyselliğin dağılım alanında ortak
bağlamlara-anlamlara kapı kapattığı düşünülse de, aynı şekilde abartılı
natural duruş, geniş kalçalar, büyük göğüsler, genital bölgeye yapılan
vurgu, bir çeşit statünün göstergesi olan (Olasılık) özenle hazırlanmış
saçların ve kemer, takı gibi objelerin figürün üstünde belirtilmesi vb
bu formlardaki ortak özellikler. Kimilerince doğurganlık üzerinden
dinsel üstyapının önemli unsuru olduğu iddia olunan formlar, Çek
Cumhuriyeti’ndeki Dolní Věstonice yerleşmesi hariç olacak şekilde,
gömülerle doğrudan bir ilişki taşımıyor.
Bin 968'de Gönnersdorf'daki kazılardan elde edilme formlar, kemik, boynuz ve mamut dişinden yapılma formlardan 13 numaralı olanı tamamlanmamış |
Adı geçen yerleşmede, kadın bireye ait olduğu öğrenilen gömüden çok da
uzak olmayacak şekilde, suratı deforme edilmiş olarak betimlenen figürin
başı bulunmuştur (1). Middle Magdalenian’dan başlayacak şekilde de,
bilhassa Merkez ve Doğu Avrupa’daki yerleşimlerde, günlük aktivitelerin
yapıldığı domestik alanlarda bulunuyorlar. Formlar ise bu tarihte (15
ila 13 bin yıl önce) her figürine farklı şekillerle işlenmiş abartılı
bireysel özellikler bir kenara bırakılarak, farklı birçok coğrafyada
ortak bağlamları-anlamları yakalayacak şekilde standartlaşıyor. İlk önce
Almanya’nın arkeolojik Gönnersdorf yerleşiminden öğrenilip bu isimle
anılan tip, şematize edilmiş formlarla karakterize oluyor. Buna göre,
abartılı doğallık kaldırılıyor şematize edilmiş vücut baskın oluyor.
Formlarda Willendorf Stili’nde bulunan birincil cinsiyet unsur-organlar,
yanisi genital bölge kaybediliyor, bunun yerine ikincil cinsiyet
unsur-organlar, kadınlara özgü göğüs ve kalçalar kullanılıyor. Ama
bunlar da önceki stilde olduğu üzre vurgulanmak için aşırı şişirilmemiş.
Her ne kadar genital bölgenin üzerine toprak atılsa da fallus ve vulvar
oymacılığına-çizimlerine ayrı bir şekilde-yerde devam ediliyor.
(Üst Paleolitik mağara sanatındaki bu çalışmalar-betimlemeler daha
eskilere tarihleniyor aslında. Aurignacien’e tarihlenen Fransa’daki
Abri Castanet mağarasında, mağara duvarlarından kopma kaya bloklarının
üstünde bulunan çizim 2005-2010 kazı sezonlarında tekrar yorumlanıyor ve
bu çizimin bir çeşit vulvar olduğu iddia olunuyor ekibin çoğunluğunca.
Araştırma ekibinin bir diğer üyesi Amy Clark ise bu çizimi vulvardan çok
kiraza benzetiyor-sözlü/yazılı görüşme) Detay ne kadar düşürülüp
kişisel özellikler kısılıyor ve şematize bir hâl alıyorsa, formun içine
gömülen bağlam-anlam da o derece derinlere gizleniyor, kapalı bir hâl
alıyor Gönnersdorf Tipi formlarda. Ama ayrı ayrı coğrafyalarda benzer
anlamlara gelebilecek, bu tipte ortak mesajlar verebilecek
standartlaşmayı yakalaması, işbu formların ortak-toplumsal özelliğini
kesinleştiriyor. Sabine Gaudzinski-Windheuser ve Olaf Jöris tam da
burada devreye giriyor.
Toplumsal Kimlik-İletişim Sistemi:
Formların şematize hale bürünmesi ve
standartlaşması Late Magdalenian’da tamamlanıyor. Bu zaman dilimi Avrupa
kıtasında iklimsel etkenlerin tetiklediği büyük çevresel
değişikliklerin bir öncesine (Bu değişimden bir önceki istasyona)
tekabül ediyor. Isının artması, buzulların erimeye başlaması vb, bitki
ve hayvan dağılımını etkiliyor. Daralan kaynaklar da, etrafı kendisini
tecrit eden dev alanlarla çevrili küçük-ekonomik nişleri oluşturuyordu.
Bu ufalma farklı üst paleolitik toplulukları arasında belli bir rekabet
ve yine toplulukların farklı farklı diğer topluluklarla ilişkilerinde
menfaatlerine uygun düşecek şekillerle müttefiklik ve düşmanca ilişkiler
yaratmış olabilir. Tüm bu ilişkiler de -gerçekleşmiş olduğunu farz
edersek- Avrupa’ya yayılmış ekonomik nişlerin ve etraflarına konumlanmış
farklı toplulukların, uydu istasyonların (Bunları uzak karakol olarak
kabul edelim) ve kurulu sistemin diğer öğeleri arasında uzun mesafeli
iletişimi zorunlu kılmış olmalı.
Sabine Gaudzinski-Windheuser ve Olaf Jöris kadın formlarının bu tipte
bir iletişimde, tek tek bireylerin toplumsal kimliklerini belli etmede
kullandıklarını düşünüyor. X yabani havuç kökünün eskiye oranla daha az
ve belirli yerlerde yetişmesi (Ki bu havuç kökünün, bizim şimdi
kuracağımız hayali diş hastalığının tedavisinde kullanılan en önemli
ilaç olduğunu varsayalım lütfen) bazı klanların bunlardan
faydalanamayacağı anlamına geliyordu. Yalnızca ”ohlaklö” (Ren Nehri’ne
dönem içinde verildiği farz edilen hayali isim olsun bu da) ötesinden
gelen dost topluluk buna sahip olabilirdi mesela. Dost topluluk üyesi
toplayıcı bu bağışlayışı tavrı, ihsan edilen bu ayrıcalığı da çantasında
taşıdığı kimlik ile elde ediyordu. Benim yaptığım kurmaca şöyle dursun
onlar; uzun mesafeli iletişim sisteminde kullanılan toplumsal kimlik
olarak kurguluyor (mid-upper paleolithic) tüm bu kadın formlarını. Yeni
bir yorum ve olasılık olarak hatrı sayılır bir yere kaldırmak durumunda
kalıyoruz biz de.
1. Gaudzinski-Windheuser, S., Jöris, O., 2012:
Centextualising the Female Image – Symbols for Common Ideas and Communal
Identity in Upper Palaeolithic Societies: F. Wenban-Smith / F. Coward /
R. Hosfield / M. Pope (Eds.), Settlement, Society, and Cognition in Human Evolution. Matt Pope. Cambridge University Press.
*Bu yazı 17 Mart 2013 tarihinde Arkeoloji Gazetesi adlı blogta yayınlandı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder