Okan Sezer
Stanley Kubrick’in 2001: A Space Odyssey'inde, bu yapımın The Dawn of Man bölümünde, Lucy ve çağdaşı olan erken Hominidler etraftaki objeler ile bırak sadece tensel temas sağlamayı zihinsel anlamda da temas sağlar, sözkonusu objeler ile ilişki kurarlar. Herhangi bir otçula ait humerus ile, belki bir belki de üç-dört-beş (?) gün önce diğer etçil türlerin avlarından kalma iskelet parçaları darma duman edilir. Elindeki humerus kemiği ile iskelet parçalarına güç uygulayan Hominid birey bu hali ile iktidarı temsil etmektedir aslında. Bu kurmaca bilimsel kulvardaki alet-alet kullanımı gibi süreklileşmiş yapım-hareket-ilerleme süreçlerine denk gelmese bile, objenin değişkenliği ve onunla kurulabilecek ilişkilerin kavranması ve bunların olası pratikleri açısından erken Hominidler’e yol göstermiş olmalı. Yakın dönemdeki keşifler ise, standart alet öncesi işgörürlere dönük yeni bulguları ortaya koyuyor (Örneğin Lucy’nin yayılım alanlarından olan Afar’da keskin kenarlı objeler ile deforme edilmiş kemik parçaları çıkarıldı. Bunlar standart alet öncesi işgörürlere ait izlerden birkaçı). Tüm bunlar da, henüz elimizde kesin kanıtlar olmasa da alet yapımı ve standart alet öncesi işgörür kulanımının daha eskilere dayandığını ortaya koyuyor (İlk standart alet adına şu an için geçerli tarihlendirmenin keşiflerle değişebilmesi gibi olasılıklar haricinde, yakın zamanda taksonomik olarak sınıflandırılan/tanımlanan Pierolapithecus catalaunicus Hominid-Pongid çatallanmasını bir hayli geriye çekebilir).
Stanley Kubrick’in 2001: A Space Odyssey'inde, bu yapımın The Dawn of Man bölümünde, Lucy ve çağdaşı olan erken Hominidler etraftaki objeler ile bırak sadece tensel temas sağlamayı zihinsel anlamda da temas sağlar, sözkonusu objeler ile ilişki kurarlar. Herhangi bir otçula ait humerus ile, belki bir belki de üç-dört-beş (?) gün önce diğer etçil türlerin avlarından kalma iskelet parçaları darma duman edilir. Elindeki humerus kemiği ile iskelet parçalarına güç uygulayan Hominid birey bu hali ile iktidarı temsil etmektedir aslında. Bu kurmaca bilimsel kulvardaki alet-alet kullanımı gibi süreklileşmiş yapım-hareket-ilerleme süreçlerine denk gelmese bile, objenin değişkenliği ve onunla kurulabilecek ilişkilerin kavranması ve bunların olası pratikleri açısından erken Hominidler’e yol göstermiş olmalı. Yakın dönemdeki keşifler ise, standart alet öncesi işgörürlere dönük yeni bulguları ortaya koyuyor (Örneğin Lucy’nin yayılım alanlarından olan Afar’da keskin kenarlı objeler ile deforme edilmiş kemik parçaları çıkarıldı. Bunlar standart alet öncesi işgörürlere ait izlerden birkaçı). Tüm bunlar da, henüz elimizde kesin kanıtlar olmasa da alet yapımı ve standart alet öncesi işgörür kulanımının daha eskilere dayandığını ortaya koyuyor (İlk standart alet adına şu an için geçerli tarihlendirmenin keşiflerle değişebilmesi gibi olasılıklar haricinde, yakın zamanda taksonomik olarak sınıflandırılan/tanımlanan Pierolapithecus catalaunicus Hominid-Pongid çatallanmasını bir hayli geriye çekebilir).
İnsan evrimi için tüm bu gerçekçi kurmacaların yapılmasına imkan sağlayan türe, yani Australopithecus afarensis'e ait en önemli fosil takımı Lucy, yaklaşık altı yıldır Birleşik Devletler'deki çeşitli müzelerde Etiyopya hükümeti ve Houston Museum of Natural Science işbirliği ve dahi The Hidden Treasures of Ethiopia başlığı altında sergilendi. Çok yakın bir zamanda ise tekrar Etiyopya'ya döneceği açıklandı. Basın açıklamasına Donald C. Johanson'un yanısıra Etiyopyalı bilim insanları da katıldı. Bonus olarak Etiyopya Kültür ve Turizm Bakanı Amin Abdulkadir salonda hazır bulundu. İsmi lazım olmayan Etiyopyalı bilim insanları, ''Lucy burdan ayrıldığında içimizde derin boşluklar oluşmuştu ama sağolsun Johanson Lucy'le birlikte Etiyopya'nın reklamını bayaa bi' baya yaptılar hiç değilse böyle rahatladık''a tekabül eden açıklamalar yaptılar. Bonus oluşu kendinden menkul bakan ise durumu olumlayarak, ''İnsanlığın kökeni/öncülü olduğumuzu kanıtlayan ve güncel araştırmaların dışında kalan daha fazla avantajı-ispatı elimizde tutmalıyız.'' şeklinde görüş bildirdi.
Arkeolojik kazılar eşliğinde gün yüzüne
çıkarılan her çeşit buluntu, devletin, bölgenin, akademinin yahut da en
küçük hali ile araştırmacının çıkarı doğrultusunda meta haline
getiriliyor buna uzun süredir aşinayız. Bu tip ilişkiler kimi zaman
”faydalı” bile olabiliyor. Kabul etmek gerekir. Fakat işin ucunda Lucy
gibi insan evrimi için çok ama çok önemli bir buluntu olunca, üstüne
üstlük eli-kolu bağlı, ülkedeki refah düzeyi büyük devletlerin insafına
kalmış Etiyopya’nın işbu buluntuya -başta Avrupa olacak şekilde- tüm
dünyaya ihraç ettiği ülke atletleri gibi muamele çekmesi ve dahi bir
devlet adamının Lucy üzerinden, -ulusalcı (?) bir bakış ile- ”İnsanlığın
kökeni-öncüsü oluşumuz tüm cihana kanıtlanıyor” şeklini alabilecek
fantastik açıklamalar yapması işin rengini değiştiriyor, tadı kaçıyor
her şeyin. Lucy satılık ya da kiralık bir atlet değil. Ülkedeki
dehşetengiz açlık ve yoksulluk üzerinden ona bu şekilde davranılamaz.
Pek tabi ülkeye geri döndüğüne sevindiklerini belirtenler samimi
olmayabilir bu konuda. Birazcık niyet okuması yapabiliyor ve bunda
başarılı olabiliyorsak eger; Lucy’in US amblemi ile biraz daha o müze senin bu
sergi salonu benim koşmasını istiyor olabilirler bal gibi. Beyaz
insanın çöplüğü haline gelmiş, halen güçlü bir beyaz hakimiyeti olan
Afrika, Batılı devletlerin uydusu durumundaki ülkeleri ile üçüncü
dünyadan bize sesleniyor: O kadar gerim gerim geriliyorsunuz,
orayı-burayı eskiden açıkca şimdi ise gizliden gizliye sömürge
yapıyorsunuz ama Lucy (Köken) bizde n’aber?
- Şampiyon atlet ait olduğu topraklara geri dönüyor, şampiyona selam durun dostlar!
*Bu yazı 5 Mayıs 2013 tarihinde Arkeoloji Gazetesi adlı blogta yayınlandı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder