NOVA, Birleşik Devletler merkezli, Amerika ve yüzün üzerinde ülkede
televizyon üzerinden yayınlanan popüler bir bilim serisi. (Kâr amacı
gütmeyen PBS üzerinden yayınlanıyor/örgütleniyor demek daha doğru olur).
Decoding Neanderthals adlı tv-belgesel de bu yılın ocak ayında farklı
ama birbirleriyle ilişkili disiplinlerde çalışan uzmanların
birlikteliğiyle yayınlandı. Bugün artık bundan bilmem kaç yıl önceki
Neanderthal algısı varolmasa da -hem akademide hem de kısıtlı toplumsal
yapılarda- Kambriyan Patlaması’na ve bu sürecin açıklamalarına denk
düşen, bu tip anlamlarla doldurulan, sanki olan-oluşan her şeyin bir
anda, önceki dönemle olan ilişkilerini bıçakla kesermişcesine, ve buna
benzer şekillerle varlığı açıklanan -en azından kimi yerlerde ima
edilen- bilişsel/sembolik bir ”patlama” düşüncesi mevcut. Buna göre
modern insanın sanat temalı tüm sembolik dünyası, yine bizzat kendisi
tarafından bundan 30 bin yıl önce oluşturuldu. Geçmiş/tarihi anlamda hiç
bir şeyden beslenilmeden, yani aniden, sembollerle düşünme ve sonsuz
soyut dünya yaratıldı deniliyor bir anlamıyla.
M. Boule'ın açıklamalarıyla yapılmış Neanderthal illüstrasyonu |
Duruma neden olan şeyler, birtakım yanlış/eksikli açıklamalar ve
bunların kalıntıları. Bu sadece birinci neden aslında. La
Chapelle-aux-Saints’de bin 908 yılında bulunan Neanderthal fosili her
nedense barındırdığı fiziksel özelliklerden ötürü beğenilmemiş, kısıtlı
da olsa günümüz modern insanı ile bağlarının olduğu kabul edilmiş lakin,
-bu beğenmemezlikten ötürü sanırım- çok fazla açıklama yapmaksızın döl
vermeyerek soyunun tükendiği söylenmiştir hakkında. Buna benzer diğer
örneklerle kötü bir şöhret kazanan Neanderthal işbu açıklamalardan ötürü
kaba, zeka açısından noksan yani aptal olarak kurgulanmış ve düşünsel
ürünler yaratamayacağına karar kılınmış. Bu tarihi neden dışında sanki
gökten zembille inmiş gibi, ”sadece arkaik Sapiens’in vakıf olduğu ve
pratik ettiği sanat-bilişsel patlama” düşüncesine neden olan bir ikinci
örnek: Şimdiye değin şifreyi çözmeye yardım edebilecek
bulunmamış/bulunamamış yeter sayıdaki keşifler.
Belgeselde ise sözkonusu boşlukları dolduran/doldurabilen taze
sayılabilecek keşifleri izliyoruz. Barcelona Üniversitesi’nde görevli
prehistoryen Joao Zilhao’nun Cueva de los Aviones’de yapmış olduğu
çalışmalar bunlardan biri. Mağara ilk kez bin 980′lerde kazılmış. Zilhao
yapılan çalışmaları check edip tekrarlıyor, farklı açılardan bakmaya
çalışıyor. Örneğin dip kısımlarından özenle delinmiş deniz kabukluları
mağaranın en gözde buluntuları. Bedensel dekor ögesi denilerek rafa
kaldırılmış. Zilhao bunlarla birlikte diğer tüm buluntuları tekrar
indirip izlediğinde bazılarının üzerlerinde kırmızımsı farklı lekelere
rastlıyor. Tipik Akdeniz kabuklusunda rastlanmaması gereken lekeler
bunlar. Mikroskop altında incelediğinde pigment yapımında kullanılan
doğal mineraller olabileceğini düşünüyor ve kimyasal analizlerin
bitiminde ise artık bu lekelerin kesinlikle sözkonusu mineraller ile
oluştuğunu biliyor. (Bu tipte eski ve raflara kaldırılmış malzemeler
üstüne yapılan yeni laboratuvar çalışmalarından biri de Çin
paleolitiğine ait. Avrupa kronolojisine göre üst paleolitiğe tarihlenen
kuzey Çin’deki Shuidonggou yerleşmesi şu sıralar tekrar kazılıyor. 20.
yy başlarında kazılmaya başlanan yerleşmede o tarihlerde çizili bir taş
bulunuyor. Hatta işbu buluntu Henry Breuil tarafından da inceleniyor.
Lakin Breuil de buluntunun üstündeki izlerden emin olamayanlardan.
Şimdiki analizler ise bu izlerin insan elinden çıktığını gösteriyor.
Bunun gibi eksik bırakılmış olmasını dilediğim bir başka şey de, lisans
öğrencisiyken bulduğum taş topluluğu. Sevgili Mehmet [Özdoğan] hocam
tarafından incelemiş velakin, ”bir şeyler söylemem için daha çok şey
görmeliyim” şeklinde yorumlanmıştı.)
Pigmentlere sadece kabukluların üstünde rastlanmıyor. Kalem amacıyla
kullanılmış olabileceğini düşündüğü birtakım hayvan kemiklerinin uç
kısımlarında da bulunuyorlar.
Cueva de los Aviones'de bulunan Spondylus gaederopus türüne ait kırık deniz kabuğu. İç kısmında pigment izi/tortusu görülmekte |
Kısa, fakat çubuğumsu ve pigment tortulu kemikler de işin içine
katıldığında Zilhao için boyama kiti tamamlanmış oluyor. Böylesi bir
anlam çıkarmanın hem görebilmek/fark edebilmek hem de yorum için çok zor
olduğunun bilincinde olan Zilhao, işbu kriminal incelemeyi ve esasta
buluntuları, ilk kez Sherlock Holmes hikayelerinde geçen ve cinayet tipi
suçların çözümünde anahtar role sahip smoking gun adındaki zorlu
ipuçlarına benzetiyor. Tüm bu şeyler ise Neanderthal’in sembolik
dünyasına birer kanıt Zilhao için (ve makul bulanlar için). Nasıl ki
-belki şimdi modası geçti ama- iki rakip futbol takımının -bilhassa
ulusal- taraftarları yüzlerini bayrağa-bayraklara, yani ait oldukları
toprağa-anlama göre boyuyorlar, işte 40 ila 50 bin yıl öncesinin
Neanderthal insanı da yüz ve vücutlarının çeşitli yerlerini bu nedenden
ötürü boyuyordu.
Levolloisen alet kültürünün öncesinde kalan aletler-taş topluluğu için
de sorulur, örneğin: acheuléen sapa takılıp kullanıldı mı? Bilinmiyor.
Ama önceki araştırmalar neticesinde Orta Paleolitik'te mızrak tipi
bileşik aletler yapıldığı biliniyor. Mızrak yapımı için uygun
sağlamlıkta ve uzunluktaki ahşap çubuğun bir ağzı seçilerek
işleniyor-aşındırılıyor ve yonga-alet buraya yerleştiriliyordu. Peki ya
daha sonra? Tahmin edilen şey; deri ve ağaç kabuğu gibi organik maddeler
ile -belki kimi denemelerde ağaç kabuklarından alınma doğal
yapışkanımsı maddeler de ilave edilerek- ucun mızrağın gövdesine
ataçlandığı. Maastricht-Belvédère’da bulunan ve 250 bin yıl öncesine
tarihlenen flint mızrak ucu işin rengini biraz daha değiştirdi. Leiden
Üniversitesi’nde görevli prehistoryen Wil Roebroeks ve çalışma arkadaşı
ucun dip kısmında tortulaşıp kalan farklı maddeye odaklanıyordu. İlk
gözlemleri bunun bir çeşit çam ağacından alınma ve yapıştırıcı özelliği
bulunan bitki özü olduğuna dönük. Kimyasal analizler ise tahmin
ettiklerinin çok ötesinde. Bu tortu, evet, ağaçtan alınma bir bitki özü.
Lakin öncesinde belli bir sıcaklıkta ısıtılmış. Öyle ki; Neanderthal
klanı bitki özüne ısı vererek çözülmesini sağlıyor, sonrasında ise
birbirine kenetlemek istediği iki farklı objenin arasına bunu
yediriyordu. Isı ile birlikte yayılan ve yapışkan özelliği artan bitki
özü ise belli bir süre sonra kuruyarak iki objeyi birbirine daha sıkı
bağlıyordu. Roebroeks bunu dünyanın en eski bileşik aleti olarak
tanımlıyor ve ekliyorlar: Bunu biz yapmadık, Neanderthaller yaptı.
Deniz kabuğuna yerleştirdiği doğal boyayla diğer klan üyesinin yüzünü boyayan Neanderthal birey, temsil, Decoding Neanderthals |
Diğer arkeolojik
kayıtlarla birlikte Metin Eren’in yaklaşık 6 yılını harcayarak
uzmanlaştığı Levallois tekniği ve neticesinde Neanderthal insanın
yakaladığı eşsiz ”mühendislik” yeteneğinin ve birikiminin daha açık
anlaşılması, Svante Paabo ve ekibinin 30 bin yıllık örneklerden parça
alarak gen bilim çalışması, ve neticesinde bilhassa FOXP2 olarak
adlandırılan ve dil ile ilişkilendirilen genin bulunması ve Afrika hariç
kalacak şekilde Asyalı ve Avrupalı (bu kıta kökenli) insanlarla olan
gen uyumunun öğrenilmesi, Sapiens’e sabitlenen ve 30 bin yıl öncesinin
sanatsal-bilişsel patlaması olarak sunulan -kimi yerlerde ima edilen-
şeyin kendisini yalanlıyor tamamiyle.
Birçok farklı video
paylaşım sitesinde bulunan (PBS’in kendi web sayfası da ziyaret
edilebilir) belgesele rahatlıkla ulaşabilirsiniz. İzlemekte fayda var
pişman etmez.
***
Zilhao, J., et al, 2010: Symbolic use of marine shells and mineral pigments by Iberian Neanderthals, PNAS.
*Bu yazı 9 Nisan 2013 tarihinde Arkeoloji Gazetesi adlı blogta yayınlandı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder