10 Mayıs 2014 Cumartesi

Quest For Fire: Hangisi Daha İnsan

 Okan Sezer

Filmden ziyade film hakkında yapılan yorumlar ilgi çekici aslına bakılırsa. En azından benim ilgimi bu ahval çekti. Yorumlar ise insan çeşitliliği üzerine oluşturulmuş olan basit “yanlış” algıları içeriyor ekseriyetle.

Geçmişe yani prehistorik devirlere bakıldığında kısmen netleşmiş ve ortalama bi’ hesap ile tasnif edilmiş “insan” türlerini görmekteyiz. Hülasa, homo türü öncesinde işbu türün de çeşitlilik yoluyla içinden çıktığı australopithecuslar bi’ yanda, diğer yanda geçmişten günümüze habilis, erectus, neanderthal ve sapiens sıralanıyor. Tabi aradaki ergaster, rudolfensis ve floresiensis gibi türleri hiç yazmıyoruz. Ve işte hepsinin standartlaşmış daha doğrusu standart görülen anatomik özellikleri var. Kabaca habilis için 600 cc beyin hacmine ve -erkek bireyler için- 1.50 m boya sahip işte erectus için 800 cc beyin hacmi ve atasına oranla boy 10 cm artırılmış diye zikredilir. Gene neanderthal için, erkek ve kadın bireyler için ayrı ayrı kilo dahi verilecek bi’ malumata sahiptir kimileri, ki zaten bu verilerin de yardımı ile illüstre edilmiş.

Şu soru; “Sapiens neanderthalden mi türedi yoksa bu iki tür birlikte mi gelişti, aynı koldan mı geldi” halen net değil ve bu soru ve de soruya verilen yanıtlar üzerinden biz bi’ çok kısmi doğru ve yanlış bilgileri toplumdan kazıyabiliyoruz-görebiliyoruz. İşte bu film hakkında yapılan yorumlar da biraz bu soru ile alakadar. Amiyane bi’ tabirle kaba-saba illüstre edilen neanderthal bize uzak görülürken  yine bu tip kurgu sinemalarda rol alan ve genel itibariyle endomorfik bi’ bünyeye sahip tüm insana yakınlar neanderthal olarak tarif ediliyor. Bu aslında kötü bi’ algı ve mesleki refleks nedenli “n’oluyoruz ulan” oluyor insan. Şu bi’ gerçek elbet kalın ve çıkık kaş kemerleri, düz ve zorlarsak gorili andıran yüz kıvrımları -kıvrımsızlığı- ve dönem içindeki diğer insana yakınlara oranla daha kaba-kalın vücut hatları-ögeleri neanderthali farklı kılıyor. Lakin -bu tip filmlerde- bedeni saran tüylerin de etkisiyle -ki zaten karşılaştırma olarak yine neanderthal kılı-tüyü kapmıştır, sapiens ise kütahya porselen gibidir- neanderthal uzak görülen, kabullenilmeyen, günümüze en uzak vb sıfatları alıyor.

Levallois tekniği sayesinde planlı ve koordinize avcılığa geçmiş, vertesszölöz tipi buluntu yerleri ile sapiense ateş konusunda dahi çalım atmış olabilirliği olan ve yine günümüz “insani” davranışların (dayanışma, yaralı-hasta bireylerin bakılması) daha da belirginleştiği, üstüne üstlük 1250 cc beyin hacmine sahip olan neanderthal bana kalırsa günümüze daha yakın. Morfoloji kafaları karıştırmasın.

Kimi paleoantropologlar geçmişte düzinelerce farklı insan türü yaşadığını iddia ediyorlar. Ve bunların taksonomik olarak sınıflandırılmasının oldukça zor olması hususunda ısrarcılar. Tabi bi’ de morfolojinin yanıltıcı tarafını ifşa ediyorlar. Genetikçi André Langaney ise, “yüzyıllar sonra torunlarımızın 1.40 m gelen bir Eskimo (İnuit diyelim biz onlara) iskeleti ile boyu 1.80’den fazla bir Tutsi iskeleti bulduğunu hayal edin. O günün paleontologları bu boy farkı nedeniyle, iki ayrı türün olduğunu düşünecekler ve istemeden bugünkü meslektaşları gibi yanılgıya düşecekler…” diye ekliyor.

Ol nedenle ektomorfik beden gördü müydü sapiens, endomorfik beden gördü müydü de neanderthal olacak diye bi’ kuralımız yok. Olmamalı. Keza bu durum arkeologlar arasında dahi böyle. Bundan ötürü genel kitleye pek kızamıyorsun, lakin uyarmadan da geçmek istemedim.

Film, ateşin henüz prehistorik topluluklarca kavranamadığı, yararlı etkilerinin bilindiği ve fakat kontrol edilemediği bi’ süreci anlatıyor. Farklı klanlar arasında ateş mücadelesi ve hatta hırsızlıkları yaşanıyor. Belki bi’ ihtimal volkanik bi’ etkinlikten alınan ateş sürekli beslenerek klanda tutuluyor. Ama işte ateşin eskaza sönmesi neticesinde tekrar yakabilmek yok, henüz bu öğrenilememiş. Bu durumda ateşini besleyebilmiş, ayakta tutabilmiş bi’ diğer klana saldırmak ve ateşlerini (ç)almak gerekiyor. Bi’ nevi ateş hırsızlığı.

Son serüven sonrasında ateşi kontrol etmeyi öğrenmiş bi’ klandan ateş ustası transfer ediliyor. Zaten “aşk” temalı insani dürtülerin gelişimi konusunda da diğer klandan öğrenmeyi-bakarak öğrenmeyi gösteriyor-iddia ediyor film yine.
Yakılan ateşin etrafına toplanan klana ateşi bulmak için çıktıkları yolda başlarına geleni bazı sesler ve işaretler ile anlatmaya çalışan naoh’u görünce ateşin duyguları harekete geçiren sıcaklığını daha iyi anlıyorsunuz.

Not: 1250 cc’lik beyin hacmi verisi sanki tek başına beyin hacminin üstün yetilere, yaratıcılığa vb yeteceği intibasını uyandırmış. Bu böyle değildir bittabi.

*Bu yazı 31 Ekim 2011 tarihinde Arkeoloji Gazetesi adlı blogta yayınlandı. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder