10 Mayıs 2014 Cumartesi

Mağara: Prehistorik Propaganda Merkezi

Okan Sezer


Doğayı taklit etme, ona olan sınırsız öykünme insan topluluklarının en büyük gelişim dinamiği. Öykünme kendi içinde burjuva kibrine benzer kıskançlığı taşır. Bu şimdiye kadar farklı çağlarda farklı tonlarla böyleydi ve bundan sonra da mutlak sona kadar devam edecek.

Günümüzden 70 bin yıl önceye dayanıyor insan topluluklarını kendi vücut yapısı (kürk kadar olmasa bile sınırlı tüy sistemi) haricinde dış etkenlerden -bilhassa buzul dönemde yaşanan soğuk havadan-  koruyan giysilerden türeyen parazitlerin varlığı. Tüy üreten salgı bezlerindeki (keratin-protein) zayıflama ya da tamamen ortadan kalkışa paralel giyinme alışkanlığı birer elzem haline dönüşüyor. Avlanılan (?) yahut da uçurum kenarında leşi bulunan av hayvanlarından ya da yırtıcıdan alınma kürkün kendisi başlı başına bir tür statü yaratmış olmalı. Tüm klana yetecek kürk olmadığından ötürü sadece seçilmiş kişiler bunları giyiyor, bu da klanı ilerleten-yöneten hakim düşüncenin kendine münhasır yapısından ileri geliyordu. Aslına bakılırsa günümüz Türkçesi’nde varlığını devam ettiren birçok deyim hem statü olan kürk ve hem de o’nun sosyal rolü ile ikili mücadeleye girip top çalabilir. ‘’Baldırı çıplak’’ deyimi buna verilebilecek en iyi örneklerden biri. Bu deyim daha çok parasız-pulsuz anlamını muhteva etse de serseri ve ne idüğü belirsiz  kişileri ifade etmede de kullanılıyor. Yani statü açısından düşük, deklase birey. Bu da bizim geçmiş-şimdi analojimizde daha çok işimize yarıyor.

Güneş sadece yeryüzünü değil zihinleri de aydınlattı. Umberto Eco'nun Foucault Sarkacı'nda yaptığı ''İçimizi ısıtır, her gün yeniden doğar. Demek ki geçip giden şeyler kötü kalıcı olanlar iyi.'' temalı teşbihvari sözlerini fazlasıyla hak eder. Tarihin değil de daha çok tarihsel olanın önemli olması gibi.

Ateşin kontrolünü iyiden iyiye ele geçirip tekniği ilerletseler de ve buna ilaveten statü yaratacak şekilde belli kısmı giyinmeyi başarabilse de klanın soğuk hava koşullarından ve yine meteorolojik olaylardan etkilenmeyi en aza indirebilmek için sığınaklara ihtiyaç duyması devam etti kesinlikle. Kütlesel kaya bloklarından oluşma ve belli başlı çıkıntılarının tente misyonunu yürüttüğü kaya altı sığınaklarında, birbirine sokulmuş halde sıralanmış klan üyeleri sıcak bir aile portresi çizmekteydi. Sıcaklık-sıcak aile ahvâli, duygusal yakınlaşmadan ziyade maddiyattan, tensel yakınlaşmadan kaynaklanıyor-start alıyor. İşbu günümüze ulaşan tensel yakınlaşma örümcemesi de günümüz insanlarının farklı nedenlerle birbirlerine duydukları yakınlaşmanın-yakınlık hissiyatının ve bunu-bu tip duygusal yakınlaşmaları sıcaklık olarak anlatmasının bir başka köken açıklaması oluyordu. Bu tip kaya altı sığınakları, mağaralar, mağara girişleri, ağaç kovukları vb doğal ve de sığınak misyonu görebilecek alanlar düzensiz köşeli olmaları hasebiyle soğuk havanın etkisini azaltamıyor, bununla birlikte gök olaylarından, kar vb yağışlardan klanı koruyamıyordu. Bunu neden yaptığına dair yanıtı kendinde saklı kalıp hiç bir zaman açıklanamayacak şekilde klan üyesi, kafasını gökyüzüne çevirdi ve evrendeki en kusursuz yuvarlak şekle sahip ısı kaynağı olan güneşi gördü. Yuvarlaktı, ne düzenli ne de düzensiz köşelere sahipti. Ama sıcaktı, onu ve neferi olduğu klanı ısıtıyordu. Demek ki etrafta gördükleri bağımsız objeleri düzensiz ve gelişigüzel bir tarz ile içine girilebilir şekilde dizmek yerine, belli bir takip sırası olan ve bu şekilde tıpkı güneş gibi,  bir noktadan başlayıp diğer noktaya düzenli ya da düzensiz köşe yapmadan ilerleyen hatlara sahip yuvarlağımsı iskeletler inşa etmeliydiler sığınak için. Mağara atmosferinin uzun süreli kamplar için uygun olmayışı ve ayı gibi yırtıcılar ile olan rekabette öne geçilememesi insanlık tarihindeki diğer örneklerde olduğu üzre insanlığa olumsuz koşulları ve zoru dayatmış, insanlık da en büyük yaratıcı doğadan esin alıp bu işe kalkışmıştı. Bana kalırsa makul olan izahlarından biri bu en azından. Peki ya mağara? Kullanıma devam edildi tabi ki.

Yaklaşık 400 m uzunluğa sahip, irili ufaklı birçok dehlizi ve hücreyi-salonu barındıran ve dahi bulunduğu günden şu zamana kadar birçok arkeoloji meraklısını heyecanlandıran Chauvet Mağarası replika çalışmaları sırasında, bizzat işbu projeye katılabilmiş meslektaşlardan biri olan Julien Monney tarafından anlatılmalı ve siz de bunu dinlemelisiniz. 527 milyon noktadan alınan veri ile laser taraması tamamlanıp elektronik ortama alınan mağaranın etkisi büyük. Mağaraya giriş yapabilmiş şanslı isimlerden olan Monney halen kurtulamamış bu etkiden örneğin. ‘’Mağaraya girdiğimizde duyduğumuz kalp atışları bizim miydi yoksa sabık sahiplerinin miydi ayırt edemedik’’ diyor bir diğer takım arkadaşı. Mağara oldukça uzun ve farklı bölümlere ayrılıyor. Buraya sızan su akıntısı zamanla kristalize oluyor ve her yeri kaplıyor. Söz konusu farklı bölümlerde yürüyen ekspedisyon ekibinin aldığı görüntülerde etrafa saçılmış mamut, ayı vb yırtıcılara ait çeşitli kemik parçalarına kolaylıkla gözünüz çarpar. Ekseriyetle kristalize olmuş su kütlesiyle kaplılar. Zaten bu doğal oluşum-zamansal hareketlilik (Ya da hareketsizlik) ağzı kapanan mağaranın dondurucuya dönüşmesine neden oluyor. Bu şey arkeologlar için bir çeşit zaman kapsülüne tekabül eder.

Birçok farklı tema oluşturacak-oluşturabilecek şekilde işlenen kaya resimlerinin etraflarında ateş izleri ve fazla derin olmamak koşuluyla tabanı geniş, geçmişte ‘’havuz’’ olma olasılığı çok yüksek çukurlar bulunmakta. Hava sirkülasyonu kısıtlı olan ortamda odun ateşinin çıkardığı duman hızlı bir ilerleyiş-mağara içi solunum yerine stabil hâl izler ve bu da ateşin başlangıcını baz alırsak burada toplanan grubun çok kısıtlı vakte sahip olduğunu gösterir. Belki ‘’kısa’’ süren-sürebilecek tören kadar vakitleri vardı, daha sonra burayı terk edip ağır işleyen hava sirkülasyonu ile tekrar temizlenmesini bekliyorlardı. Düşünülen şey, panel önündeki havuzumsu alan üstündeki su ve ateş yardımıyla duvar resimlerine perspektif ve hareket kazandırıldığı. Bir çeşit gölge oyunu organize ediliyor, hikayecinin kattığı diğer ses gibi unsurlar (Bunu -bilhassa gerilim ve korku türündeki- filmlerin action sahnelerindeki fon müzikleri gibi kurgulayın lütfen) ile hikaye sağlamlaştırılıyor ve belki de zaten doğal hâli ile insanı büyüleyip aklını başından alan bu ortam çeşitli bitki esansları ile iyiden iyiye konuğun iradesini teslim alıyordu. Tüm bunların dışında, Chauvet çağdaşı ya da (+) (-) 10 binlik süreçteki kimi muadillerinden olma ve Chauvet’ye oranla ‘’başarısız’’ çizimler sağlaması olacak şekilde, böylesine başarılı çizimleri ilk defa gören ve de klan üyesi olmayan bağımsız bireyin içine düşeceği hayreti hesaplamak için hiç bir arkeolojik buluntu güç yetiremez. Bu hayret için düşünün biraz. Vadinin aşağısında avlamak isterken ölümle burun buruna geldiği av hayvanı şimdi karşısında ve hikayecinin kontrolü altında.

Londra ile Paris hattında yılda bir kaç sefer yapan Aurignacian birey yolda başına musallat olabilecek en büyük badireden biri olan pantherayı burada, bu şekilde gördüğünde düşünce yapısı ani bozulmaya maruz kalacak ve zihni ve kalbi yeni fikirler, yeni korkular için ekilmeye uygun bir alan haline dönüşecek.

Chauvet'in yumurtalık kısmını teşkil eder
 Şimdi benim burada zikredebileceğim mağara alegorisi biraz daha farklı olacak. Alegoriden başka her türlü söz sanatına ve batine bağlı anlatıma benzetilebilir. O denli mix. Gerçi ışık kaynağı ile doğru düzgün yüzleşemeyip gözünü duvardaki optik yanılgıdan alamayan ve bu sayede yüksek dozda propagandaya maruz kalıp zehirlenen prehistorik kurban, antik yunandan pasajlarıma misafir olan değerlinin alegorisine hiç değilse bir parça bağlı kaldığımı gösterir. Mağaramız, buradaki örnek Chauvet olduğu için ondan bahsediyorum, ana rahmi, mağaranın derinliklerinde döllenmek için alınan kurbanın korku ve tereddütten oluşan ilk anı sperm, farklı ritimlerle sert bir şekilde devam eden propaganda seansları ve bitiminden ibaret anları embriyo, end chamber’da döllenmesi sonrasında sırasıyla geçtiği salonlarda cenin ve final: Chauvet girişi, kurbanımız ‘’yeni insan’’ olarak tekrar doğmuştur.

Mukayese edildiğinde her örnek, her bölge Chauvet kadar geniş film stüdyolarına, platolarına, tekniğe, efektlere, ses kalitesine vb sahip olamamış. Soğuk Savaş dönemini Hollywood yapımı filmler ile atlatıp çift kutuplu dünyayı tek kutuba indiren Yankee’ye karşı diğer ülkelerin politik ve propaganda temalı, alt metninde yine kendi resmi çizgilerine dair anlatımların-uyarıcıların olduğu filmlere bakın. Bariz, teknik bakımdan arada büyük farklar olduğu bariz. Paleolitik propaganda istasyonları için de böylesi bir yorum yapılsa aradaki farklılık belki, az da olsa, anlam kazanabilir.

Hamiş: Chauvet’nin replikası önümüzdeki yıl açılacak. En azından Fransa’daki ilgili bakanlık böylesi bi’ açıklama yaptı. O vakte kadar Werner Herzog eşliğinde çekilen Cave of Forgotten Dreams adlı belgeselle idare edebilirsiniz. Bunun dışında, yeni fikirler, yeni inançlar, inanılan kişiler için sınıflı toplumda da üs olmuş mağaralar, Anadolu örnekleri, baştan check edilse fena olmaz. Görmeyi bilen bir çift göz Tokat’ta bulunan Ballıca Mağarası’nda iyi işler çıkarabilir. İlgisizlik nedeniyle bir dönem çöplüğe dönmüş, kültürel mirasa (Bana kalırsa kültürel miras, zira yeni çağın küçük burjuva karakterli bir çok isyanına ev sahipliği yapmış) olan duyarsızlık nedeniyle duvarları okla vurulmuş içinde çiftleri simgeleyen harflerin olduğu kalplerle dolmuş. Ziyaret ettiğimde kapalıydı. Memleketimin güzide alicenap prehistoryenleri bu noktayı atlamış olamaz tabi ama yine de hatırlatmak istedim.

*Bu yazı 6 Ocak 2013 tarihinde Arkeoloji Gazetesi adlı blogta yayınlandı. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder