Okan Sezer
Doğayı taklit etme, ona olan sınırsız öykünme insan topluluklarının en büyük gelişim dinamiği. Öykünme kendi içinde burjuva kibrine benzer kıskançlığı taşır. Bu şimdiye kadar farklı çağlarda farklı tonlarla böyleydi ve bundan sonra da mutlak sona kadar devam edecek.
Doğayı taklit etme, ona olan sınırsız öykünme insan topluluklarının en büyük gelişim dinamiği. Öykünme kendi içinde burjuva kibrine benzer kıskançlığı taşır. Bu şimdiye kadar farklı çağlarda farklı tonlarla böyleydi ve bundan sonra da mutlak sona kadar devam edecek.
Günümüzden 70 bin yıl önceye dayanıyor
insan topluluklarını kendi vücut yapısı (kürk kadar olmasa bile sınırlı
tüy sistemi) haricinde dış etkenlerden -bilhassa buzul dönemde yaşanan
soğuk havadan- koruyan giysilerden türeyen parazitlerin varlığı. Tüy
üreten salgı bezlerindeki (keratin-protein) zayıflama ya da tamamen
ortadan kalkışa paralel giyinme alışkanlığı birer elzem haline
dönüşüyor. Avlanılan (?) yahut da uçurum kenarında leşi bulunan av
hayvanlarından ya da yırtıcıdan alınma kürkün kendisi başlı başına
bir tür statü yaratmış olmalı. Tüm klana yetecek kürk olmadığından ötürü
sadece seçilmiş kişiler bunları giyiyor, bu da klanı ilerleten-yöneten
hakim düşüncenin kendine münhasır yapısından ileri geliyordu. Aslına
bakılırsa günümüz Türkçesi’nde varlığını devam ettiren birçok deyim hem
statü olan kürk ve hem de o’nun sosyal rolü ile ikili mücadeleye girip
top çalabilir. ‘’Baldırı çıplak’’ deyimi buna verilebilecek en iyi
örneklerden biri. Bu deyim daha çok parasız-pulsuz anlamını muhteva etse
de serseri ve ne idüğü belirsiz kişileri ifade etmede de kullanılıyor.
Yani statü açısından düşük, deklase birey. Bu da bizim geçmiş-şimdi
analojimizde daha çok işimize yarıyor.
Ateşin kontrolünü iyiden iyiye ele geçirip tekniği ilerletseler de ve
buna ilaveten statü yaratacak şekilde belli kısmı giyinmeyi başarabilse
de klanın soğuk hava koşullarından ve yine meteorolojik olaylardan
etkilenmeyi en aza indirebilmek için sığınaklara ihtiyaç duyması devam
etti kesinlikle. Kütlesel kaya bloklarından oluşma ve belli başlı
çıkıntılarının tente misyonunu yürüttüğü kaya altı sığınaklarında,
birbirine sokulmuş halde sıralanmış klan üyeleri sıcak bir aile portresi
çizmekteydi. Sıcaklık-sıcak aile ahvâli, duygusal
yakınlaşmadan ziyade maddiyattan, tensel yakınlaşmadan
kaynaklanıyor-start alıyor. İşbu günümüze ulaşan tensel yakınlaşma
örümcemesi de günümüz insanlarının farklı nedenlerle birbirlerine
duydukları yakınlaşmanın-yakınlık hissiyatının ve bunu-bu tip duygusal
yakınlaşmaları sıcaklık olarak anlatmasının bir başka köken açıklaması
oluyordu. Bu tip kaya altı sığınakları, mağaralar, mağara girişleri,
ağaç kovukları vb doğal ve de sığınak misyonu görebilecek alanlar
düzensiz köşeli olmaları hasebiyle soğuk havanın etkisini azaltamıyor,
bununla birlikte gök olaylarından, kar vb yağışlardan klanı
koruyamıyordu. Bunu neden yaptığına dair yanıtı kendinde saklı kalıp hiç
bir zaman açıklanamayacak şekilde klan üyesi, kafasını gökyüzüne
çevirdi ve evrendeki en kusursuz yuvarlak şekle sahip ısı kaynağı olan
güneşi gördü. Yuvarlaktı, ne düzenli ne de düzensiz köşelere sahipti.
Ama sıcaktı, onu ve neferi olduğu klanı ısıtıyordu. Demek ki etrafta
gördükleri bağımsız objeleri düzensiz ve gelişigüzel bir tarz ile içine
girilebilir şekilde dizmek yerine, belli bir takip sırası olan ve bu
şekilde tıpkı güneş gibi, bir noktadan başlayıp diğer noktaya düzenli
ya da düzensiz köşe yapmadan ilerleyen hatlara sahip yuvarlağımsı
iskeletler inşa etmeliydiler sığınak için. Mağara atmosferinin uzun
süreli kamplar için uygun olmayışı ve ayı gibi yırtıcılar ile olan
rekabette öne geçilememesi insanlık tarihindeki diğer örneklerde olduğu
üzre insanlığa olumsuz koşulları ve zoru dayatmış, insanlık da en büyük
yaratıcı doğadan esin alıp bu işe kalkışmıştı. Bana kalırsa makul olan
izahlarından biri bu en azından. Peki ya mağara? Kullanıma devam edildi
tabi ki.
Yaklaşık 400 m uzunluğa sahip, irili ufaklı birçok dehlizi ve
hücreyi-salonu barındıran ve dahi bulunduğu günden şu zamana kadar birçok arkeoloji meraklısını heyecanlandıran Chauvet Mağarası replika
çalışmaları sırasında, bizzat işbu projeye katılabilmiş meslektaşlardan
biri olan Julien Monney tarafından anlatılmalı ve siz de bunu
dinlemelisiniz. 527 milyon noktadan alınan veri ile laser taraması
tamamlanıp elektronik ortama alınan mağaranın etkisi büyük. Mağaraya
giriş yapabilmiş şanslı isimlerden olan Monney halen kurtulamamış bu
etkiden örneğin. ‘’Mağaraya girdiğimizde duyduğumuz kalp atışları bizim
miydi yoksa sabık sahiplerinin miydi ayırt edemedik’’ diyor bir diğer
takım arkadaşı. Mağara oldukça uzun ve farklı bölümlere ayrılıyor.
Buraya sızan su akıntısı zamanla kristalize oluyor ve her yeri kaplıyor.
Söz konusu farklı bölümlerde yürüyen ekspedisyon ekibinin aldığı
görüntülerde etrafa saçılmış mamut, ayı vb yırtıcılara ait çeşitli kemik
parçalarına kolaylıkla gözünüz çarpar. Ekseriyetle kristalize olmuş su
kütlesiyle kaplılar. Zaten bu doğal oluşum-zamansal hareketlilik (Ya da
hareketsizlik) ağzı kapanan mağaranın dondurucuya dönüşmesine neden
oluyor. Bu şey arkeologlar için bir çeşit zaman kapsülüne tekabül eder.
Birçok farklı tema oluşturacak-oluşturabilecek şekilde işlenen kaya
resimlerinin etraflarında ateş izleri ve fazla derin olmamak koşuluyla
tabanı geniş, geçmişte ‘’havuz’’ olma olasılığı çok yüksek çukurlar
bulunmakta. Hava sirkülasyonu kısıtlı olan ortamda odun ateşinin
çıkardığı duman hızlı bir ilerleyiş-mağara içi solunum yerine stabil hâl
izler ve bu da ateşin başlangıcını baz alırsak burada toplanan grubun
çok kısıtlı vakte sahip olduğunu gösterir. Belki ‘’kısa’’
süren-sürebilecek tören kadar vakitleri vardı, daha sonra burayı terk
edip ağır işleyen hava sirkülasyonu ile tekrar temizlenmesini
bekliyorlardı. Düşünülen şey, panel önündeki havuzumsu alan üstündeki su
ve ateş yardımıyla duvar resimlerine perspektif ve hareket
kazandırıldığı. Bir çeşit gölge oyunu organize ediliyor, hikayecinin
kattığı diğer ses gibi unsurlar (Bunu -bilhassa gerilim ve korku
türündeki- filmlerin action sahnelerindeki fon müzikleri gibi kurgulayın
lütfen) ile hikaye sağlamlaştırılıyor ve belki de zaten doğal hâli
ile insanı büyüleyip aklını başından alan bu ortam çeşitli bitki
esansları ile iyiden iyiye konuğun iradesini teslim alıyordu. Tüm
bunların dışında, Chauvet çağdaşı ya da (+) (-) 10 binlik süreçteki kimi
muadillerinden olma ve Chauvet’ye oranla ‘’başarısız’’ çizimler
sağlaması olacak şekilde, böylesine başarılı çizimleri ilk defa gören ve
de klan üyesi olmayan bağımsız bireyin içine düşeceği hayreti
hesaplamak için hiç bir arkeolojik buluntu güç yetiremez. Bu hayret için
düşünün biraz. Vadinin aşağısında avlamak isterken ölümle burun buruna
geldiği av hayvanı şimdi karşısında ve hikayecinin kontrolü altında.
Londra ile Paris hattında yılda bir kaç sefer yapan Aurignacian birey
yolda başına musallat olabilecek en büyük badireden biri olan pantherayı
burada, bu şekilde gördüğünde düşünce yapısı ani bozulmaya maruz
kalacak ve zihni ve kalbi yeni fikirler, yeni korkular için ekilmeye
uygun bir alan haline dönüşecek.
Chauvet'in yumurtalık kısmını teşkil eder |
Şimdi benim burada zikredebileceğim mağara alegorisi biraz daha farklı
olacak. Alegoriden başka her türlü söz sanatına ve batine bağlı anlatıma
benzetilebilir. O denli mix. Gerçi ışık kaynağı ile doğru düzgün
yüzleşemeyip gözünü duvardaki optik yanılgıdan alamayan ve bu sayede
yüksek dozda propagandaya maruz kalıp zehirlenen prehistorik kurban,
antik yunandan pasajlarıma misafir olan değerlinin alegorisine hiç
değilse bir parça bağlı kaldığımı gösterir. Mağaramız, buradaki örnek
Chauvet olduğu için ondan bahsediyorum, ana rahmi, mağaranın
derinliklerinde döllenmek için alınan kurbanın korku ve tereddütten
oluşan ilk anı sperm, farklı ritimlerle sert bir şekilde devam eden
propaganda seansları ve bitiminden ibaret anları embriyo, end chamber’da
döllenmesi sonrasında sırasıyla geçtiği salonlarda cenin ve final:
Chauvet girişi, kurbanımız ‘’yeni insan’’ olarak tekrar doğmuştur.
Mukayese edildiğinde her örnek, her bölge
Chauvet kadar geniş film stüdyolarına, platolarına, tekniğe, efektlere,
ses kalitesine vb sahip olamamış. Soğuk Savaş dönemini Hollywood yapımı
filmler ile atlatıp çift kutuplu dünyayı tek kutuba indiren Yankee’ye
karşı diğer ülkelerin politik ve propaganda temalı, alt metninde yine
kendi resmi çizgilerine dair anlatımların-uyarıcıların olduğu filmlere
bakın. Bariz, teknik bakımdan arada büyük farklar olduğu bariz.
Paleolitik propaganda istasyonları için de böylesi bir yorum yapılsa
aradaki farklılık belki, az da olsa, anlam kazanabilir.
Hamiş: Chauvet’nin
replikası önümüzdeki yıl açılacak. En azından Fransa’daki ilgili
bakanlık böylesi bi’ açıklama yaptı. O vakte kadar Werner Herzog
eşliğinde çekilen Cave of Forgotten Dreams adlı belgeselle idare
edebilirsiniz. Bunun dışında, yeni fikirler, yeni inançlar, inanılan
kişiler için sınıflı toplumda da üs olmuş mağaralar, Anadolu örnekleri,
baştan check edilse fena olmaz. Görmeyi bilen bir çift göz Tokat’ta
bulunan Ballıca Mağarası’nda iyi işler çıkarabilir. İlgisizlik nedeniyle
bir dönem çöplüğe dönmüş, kültürel mirasa (Bana kalırsa kültürel
miras, zira yeni çağın küçük burjuva karakterli bir çok isyanına ev
sahipliği yapmış) olan duyarsızlık nedeniyle duvarları okla vurulmuş
içinde çiftleri simgeleyen harflerin olduğu kalplerle dolmuş. Ziyaret
ettiğimde kapalıydı. Memleketimin güzide alicenap prehistoryenleri bu
noktayı atlamış olamaz tabi ama yine de hatırlatmak istedim.
*Bu yazı 6 Ocak 2013 tarihinde Arkeoloji Gazetesi adlı blogta yayınlandı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder